Sektörde bir fuar rüzgarı esiyor… Bu aralar ülkeye gelen sonbahar değil kış mübarek ama olsun işleyen demir paslanmazmış her şeye rağmen işlemeye çalışıyoruz. Bahsettiğimiz İstanbul Jewelry Show Ekim 2015 efendim. 15 – 18 Ekim tarihleri arasında 41.İstanbul Uluslararası Mücevherat, Saat ve Malzemeleri Fuarı gerçekleştirilecek.
Nusret Kuyumculuk olarak pek çok kez katılımcı olduk bu fuarlarda ama son birkaç senedir yurtdışı fuarlarında ülkemizi temsil etmeye ve internet sitemizle önde olmaya çalışıyoruz. Yani bu sene de gözlemciyiz. Gözlemleyelim ki yazabilelim değil mi? Fuarı da anlatacağız elbet ama önce daha zorunu yapacağız görmediğimiz zamanlardan bahsedeceğiz…
Nedir bu fuarcılık, fuarla gelen heyecan.. Tarihi var mı bu işin? Yoksa sizde Fuar denilince İzmir’i hatırlayanlardan mısınız?
Fuarlar, serbest ticaretin dünyamıza kazandırdığı en önemli pazarlama ve tanıtım ortamlarından biridir... Önce Dünya’da fuarcılığın doğuşu ve gelişimine bakacak olursak görüyoruz ki 20. yüzyılın son çeyreğinde yaygın olarak kullanılmaya başlamış olmasına karşın bu fuarcılığın kökleri çok daha eskilere dayanırmış. Tüccarların bölge bölge dolaşıp alışveriş merkezleri ve pazarlarda yerel üreticilerle yüzleşmeleri ve ürün satın almaları, Eski Mısır ve Roma İmparatorluğu dönemlerinde gözlenmeye başlayan bir durum olmasına karşın “Fuar” sözcüğü ilk kez ortaçağ döneminde kullanılmış.
“Fuar” sözcüğü, Latince “Feria” kelimesinden gelir. Feria, genellikle manastır ya da kilise yakınlarında kurulan dini festivallere verilen isimdir. Tarihte bilinen ilk fuar, Kral Dagobert tarafından Paris yakınlarındaki St. Denis banliyösünde 629 yılında kurulan “Foire de Saint Denis”dir. Yazılı kaynaklar, Fransa’da 629 yılında gerçekleştirilen “Foire de Saint Denis”i dünya fuarcılık tarihinin başlangıcı olarak göstermekte.. Bu bakımdan, dünya fuarcılık tarihinde Fransa özel bir yere sahiptir diyebiliriz.
Daha sonraları 11. yüzyılda, bugünkü Düsseldorf kenti bir fuarcılık merkezi olmuş ve böylece “fuar” ile birlikte “fuar kenti” kavramı da ortaya çıkmış. Fuarcılığın temeli Fransa kabul edilmekle birlikte, modern anlamda fuarcılığın başlangıcı 1851’de İngiltere’de düzenlenen fuar kabul edilmektedir. Günümüzdeki şekliyle ilk büyük fuar 1851 yılında Londra’da Hyde Park’ta gerçekleştirilmiştir.
Artık bu şehirlerle birlikte Hannover, Köln, Münih, Paris, Lyon, Londra, Zürih, Milano, Stockholm, İstanbul gibi kentler “fuar kenti” olarak anılmakta ve fuarcılık merkezleri olarak kabul ediliyorlar tabi o ayrı…
18 ve 19. yüzyıllarda, sanayi devrimi ile birlikte fuarlar, malların satıldığı pazarlardan malların sadece sergilendiği ortamlara dönüşmüş. Artık amaç, aynı ürünlerden bol miktarda getirip, onları fuar süresince satmak değil, çok çeşitli ürünlerden yalnızca birer numune sergileyerek, yapılacak alışverişin ilk adımının atılması olur.
Türkiye’de tarihinde ise bilinen ilk uluslararası fuarın “Sergi-i Osman”olduğunu duyduk. İstanbul’da 1863 yılında düzenlenen fuarda Avrupa ülkelerine ait sanayi ürünleri ile birlikte yerli ve yabancı toprak ürünler sergilenmiş.
Ülkemizin 1920’li yıllarda sanayi ile tanışmaya başlamasıyla birlikte panayır alanlarında küçük çaplı bölgesel sergiler kurulmaya başlanmış tabi ama 1940’lı yıllara doğru sanayinin gelişmesine paralel olarak bu panayırların yerini daha geniş kitlelere hitap eden fuarlar almış. 80 yıllık geleneğimiz İzmir Enternasyonal Fuarı ise bu geçişin en önemli tanığı ve aktörüdür.
İzmir’de 17 Şubat 1923 tarihinde düzenlenen 1. Türkiye İktisat Kongresi ile eş zamanlı bir sergi kurulmuş. Atatürk’ün “bu şehirde sergiler açın, kongreler düzenleyin” talimatı üzerine organize edilen sergi bugünkü İzmir Enternasyonal Fuarı’nın temelini oluşturmuş.
İzmir Enternasyonal Fuarı, 1936 yılında uluslararası kimliğe kavuşturulmuş, 10 yıl aradan sonra da 1946 yılında UFI’ye ( Fuar Endüstrisi Küresel Birliği ) üye olmuş. İşte bu olay Türkiye’de fuarcılık sektörünü başlatan olay olarak kabul edilmekte.
Buradan yola çıkarak, Türkiye’de fuarcılığın İzmir’den doğduğu rahatlıkla söylenebilir.
İzmir Fuarı’nın ardından Türk sanayiinin öncelikle bölgesel anlamda yayılması adına çeşitli fuar organizasyonları Türkiye’nin dört bir yanında yaygınlaşmaya başlamış. 1964 – 69 yılları arasında Samsun, Kayseri, Trabzon, Erzurum ve Bitlis’te bir ay süren bölgesel fuarlar kurulmuş… Ve efendim ülke böyle böyle bu günlere kavuşmuş işte. Umarız daha da güzel günler görür…
Fuarlar, elektronik iletişimdeki hızlı ilerlemeye rağmen, satış ve pazarlamanın en dinamik ve efektif unsurlarından biri olarak günümüzde de gelişmeye devam ediyor. Ayrıca yüz yüze etkileşim ortamında beş duyu organının tam kapasite kullanım olanağını sunan yegâne mekanlar işte bu fuarlardır biliyor muydunuz?? Beş duyu organı diyoruz..
Gayet iyi biliyorsunuz ki ülkeler arasındaki ticari duvarların kalkması, son dönemde dünya ticaretinde büyük rekabet yaratmış ve ülkelerin birbiri ile olan alış veriş hacmi önemli ölçüde artmıştır. Ticaretin serbestleşmesi, ülkelerin önüne, dünyanın en uzak bölgelerine dahi mal ve hizmet ihraç ederek ekonomik büyüme sağlama gibi bir imkân sunuyor artık.. Bu nedenle de fuarlarda gerçekleştirilen faaliyetler sektörler için son derece mühim…
Peki ya Kuyumculuk Fuarları…
Kuyumculuk fuarları ilk kez 1980’li yıllarda gündeme gelmeye başlamış.. O dönemlerde altın ithalatı yasak ve Kapalıçarşı da fuarcılık vizyonu da yaygın değilmiş. Bu şartlar altında ilk mücevher fuarı 1985 yılında gerçekleştirilmiş katılımcı sayısı sadece 36 ve fuar alanı 625 metrekareymiş! Türkiye ‘de altın ihracatı yapan ilk firmalardan biri olarak Nusret Kuyumculuk’ da tabi ki ilk katılımcılardan ve son dört sene hariç katılımcı olarak iştirak ettiğimiz bu fuarlarda ülkemizde fuarcılık anlayışının gelişimi için elimizden gelen tüm desteği vermekteyiz. Artık zaten sektör bu konuda çok gelişti… Fuarcılık anlayışı tamamen oturdu ve bu faaliyetler bizleri çok ileriye taşıdı.
Bugün İstanbul Jewelry Show 25 bin metrekarelik bir alana yayılıyor ve katılımcı sayısı %25 i yabancı olmak üzere 1200’ün üzerinde. Bizimde her birine ayrı ayrı katılım gerçekleştirdiğimiz Hong Kong, Las Vegas, İtalya-Vicenza mücevher fuarlarından sonra İstanbul Jewelry Show dördüncü sırada yer alıyor…
Kapalıçarşı’dan tüm dünyaya yayılmaya çalışan modern mücevher tasarımları sektörün tüm çabalarıyla artık dünya pazarlarında. Sektör mensubu bütün firmalara özellikle katılımcılara verimli bir fuar geçirmelerini diliyoruz…
Malum aylardan Ekim gelense sonbahar değil kış… Herkes umarız kışlıklarını iyi hazırlamıştır.
nusrettaki olarak fuarcılık için elimizden geleni yaptık şimdi konumuz online pazarlama… Fuarda olacağız gözlemleyeceğiz ve size yansıtacağız merak etmeyiniz, takipte kalınız…